Kendileriyle Savaşanlar-Stefan Zweig (1)
- HBDivarcı

- 24 Eki
- 2 dakikada okunur

Bir yeryüzü çocuğu ne kadar zor özgürleşirse, İnsanlığımıza o kadar güçlü dokunur. -Conrad Derdinand Meyer
Üçü de son derece büyük, bir ölçüde dünya dışı bir güç tarafından, sıcak varoluşlarından alınıp tutkunun tahrip edici kasırgası içine atılmışlar ve yaşamları zamanından önce korkunç bir zihinsel ıstırap ve duyuların ölümcül sarhoşluğu içinde, delilik ya da intiharla son bulmuştur. Kendi zamanıyla bağlantı kuramamış, kendi kuşağı tarafından anlaşılmamış olarak, mesajlarını bir meteor gibi kısa, parlak ışıklarla geceye yaydılar.
Varlıklarının ani düşüşü ve yükselişi içinde gerçek dünyaya şöyle bir dokunup geçtiler.
Sıradan insan kaotik olanın daimi can düşmanıdır, sadece dış dünyada değil, kendi içinde de. Ama daha yüksek insanlarda, özellikle de üretken olanlarda, huzursuzluk yaratıcı bir şekilde serpilir, günün eserleriyle yetinmez, onlara 'acı veren yüce bir kalp' (Dostoyevski), kendini aşıp evrene doğru bir özlemle uzanan ve soru soran bir zihin verir. Bizi kendi özümüzün, kendi kişisel ilgilerimizin ötesine, sezgisel ve maceracı bir şekilde soru sormanın o tehlikeli bölgesine sürükleyen her şeyi, varlığımızın bu şeytani kısmına borçluyuz. Ama bu şeytan ancak onu alt ettiğimiz sürece dostça teşvik eden bir güçtür: Bu sağaltıcı gerilimin yüksek gerilime dönüştüğü yerde, ruhun insanı allak bullak eden o dürtüye, şeytani olanın volkanına düştüğü yerde tehlike başlar.
Zira şeytan bir şairin içine despotça yerleşmişse alevler halinde sıçrayan bir yükseliş içinde sanatın da özel bir tipi ortaya çıkar: Esrime sanatı, çoşkulu, ateşli yaratı, ruhun kasılmalarla, sarsıntılarla yükselişi, katılaşma ve patlama, sarhoşluk ve kendinden geçme, Yunanların mania dedikleri, genellikle sadece peygamberlerde, kâhinlerde görülen kutsal bir kendini kaybetme hali. Ölçüsüzlük, en aşırıya vardırma, bu sanatın ilk ve şaşmaz belirtisidir; en son raddeye, şeytani olan, ilksel vatanı olarak ulaşmak istediği o sonsuzluğa varıncaya kadar ebedi bir kendini aşma-isteği.
En yüksek düzeydeki her üretim, her önemli sezgi... Hiç kimsenin kudretinde değildir ve bütün dünyevi güçlerin üzerindedir. İlhamın olmadığı hiçbir büyük sanat yoktur ve bütün ilhamlar bilinçdışı bir öteki taraftan gelir, kendi bilincinin üzerinde bir bilgiden.
Üçünün de karısı ve çocuğu yoktur (tıpkı kan kardeşleri Beethoven ve Michelangelo gibi), evleri ve servetleri yoktur, sürekli bir meslekleri, güvenli bir makamları yoktur. Göçebe tabiatlıdırlar, dünya üzerinde başıboşturlar, toplum dışında, garip, hor görülen insanlardır ve tümüye anonim bir varoluş sürdürürler. Dünyevi hiçbir şeye sahip değillerdir.
Hiçbir yere kök salmadılar, kıskanç şeytanın eşi olmayı kabul etmiş olan bu insanları Eros bile uzun süre bağlamayı başaramadı. Dostlukları kırılgandı, konumları ufalanıveriyordu, eserleri gelir getirmiyordu: Her zaman elleri boş kalıyor, sürekli boşluğa yazıyorlardı.
Böylece şeytanın efendisi hayatının sonunda (diğerleri Dionysos gibi kendi tebaası tarafından parçalanırken) güçlü bir varlık haline geliyordu. Goethe'nin varoluşu tek stratejik dünya zaferidir; diğerleri ise kahramanca ama hiçbir zaman planlı olmayan çarpışmalar içinde yeryüzünden sürüldüler ve sonsuzluğa sığınırlar. Onlar dünya üstü olanla birleşmek için kendilerini topraktan şiddetle koparmak zorundaydılar -Goethe'nin ise sonsuzluğa erişmek için topraktan bir adım bile ayrılması gerekmiyordu: Ağır ağır, sabırla ilerliyordu ona doğru.





Yorumlar