Olma Sanatı/Erich Fromm (4)
- HBDivarcı
- 27 Ağu 2021
- 2 dakikada okunur
Mutlu olmak pek az sayıda insanın payına düşerken, acı çekmek her insanın yazgısıdır. İnsanlar arasında dayanışmanın en güçlü temellerinden biri kişinin kendi acısını, acı çeken kişilerle paylaşma deneyiminde yatar.
Özgürlük hevesinin tutkulu yapısını, bu hevesin güçlü bir varoluşsal tutkuda kök saldığını hesaba katmadan anlayamayız. Bu varoluşsal tutku ise kişinin, başkalarının amaçlarına hizmet eden bir araç değil de kendisi olma ihtiyacıdır.
On dokuzuncu yüzyılda yöneticiler, krallar, hükümetler, din adamları ve öğretmenler açık ve doğrudan bir şekilde otoritelerini göstermişlerdir.
Ne var ki tam da devlet bürokrasisinin büyüklüğü ve devasa gücü ordu, endüstri, şahsi patronların yerini gayrişahsi bürokrasilerin alması yüzünden birey eskiden olmadığı kadar güçsüzleşmiştir ama bu güçsüzlüğünün farkında değildir.
Genel bir psikolojik yasa ortaya konulabilir: Kişinin güçsüzlük hissi ve özgün irade eksikliği ne kadar büyük olursa heveslerini ve keyfilik ısrarını tatmin etmesi için teslimiyet duygusu ya da takıntı haline gelmiş arzusu da o kadar güçlenir.
Başarıyı vasatın ötesine geçirmenin birinci şartı tek bir şeyi amaçlamaktır. Tek bir şeyi amaçlamak karar vermeyi, kendini bir amaca adamayı öngörür. Bu, kişinin üzerinde karar kıldığı bir şeye bütün benliğini yönlendirip adaması, tüm enerjisini seçtiği o amaç yönünde harcaması anlamına gelir.
İçinde bulunduğum sosyal durum benim kendi hayatımın bir parçasıdır; ben onu etkilediğim gibi o da beni etkiler.
İnsanın dünyadaki konumunun gücü onun gerçekliği kavrayış derecesine bağlıdır.
Gerçekliği ne kadar çok kavrarsa kendi ayakları üzerinde o kadar sağlam durur ve kendi iç benliğini varoluşunun merkezi kılar.
Olma sanatını öğrenmedeki en önemli adım, yüksek bilinç kapasitemizi ve zihin söz konusu olduğunda eleştirel ve sorgulayıcı düşünme yetimizi güçlendirmektedir. Bu esasen zeka, eğitim veya yaş meselesi değil, karakter meselesidir; özellikle de insanın önceden başardığı, her nevi puttan ve akıl dışı otoriteden şahsen bağımsız kalması meselesidir.
En iyi plan işe radikal bir şüphecilikle başlamak ve kulağımıza gelen çoğu şeyin muhtemelen ya yalan ya da çarpıtma olduğunu varsaymaktır.
İnsanlar odaklanmaktan korkuyorlar çünkü bir kişiye, bir fikre, bir olaya dikkatlerini fazlaca verirlerse kendilerini yitirmekten endişeleniyorlar.
Comments