Olma Sanatı/Erich Fromm (1)
- HBDivarcı
- 23 Ağu 2021
- 2 dakikada okunur
Erich Fromm sahip olmak ve olmak diye adlandırdığı, birbirine alternatif varoluş biçimlerini şöyle anlatıyor: ‘Bu kavramlar, insanın kendine ve dünyaya karşı nasıl bir tavır aldığını gösteren iki ayrı karakter yapısıdırlar. İnsanın bütünlüğü ve ne düşündüğü, ne hissedip, neler yaptığı, bu iki yönlenme biçiminden hangisinin o kişide daha etkili olduğuna bağlıdır.’
Eğer bir kişi hayatını sahip olmaya yöneltirse gerçekten de her şey onun gözünde sahip olunabilir hale gelir. Mesele, kişinin bir şeye sahip olması veya olmaması değil; kişinin yaptığı veya yapmadığı şeye gönül verip vermemesidir. Sahip olmamaya yönelim de bir sahip olma yönelimidir. Fromm çileciliği savunmaz; ‘olmaya’ yönelmek, ‘sahip olmamaya’ yönelmekle kesinlikle aynı şey değildir. Asıl mesele sahip olmak ya da olmamanın kişinin yaşam gayesini ve kendi kimliğini belirlemede tuttuğu yerle ilgilidir.
Yine de herkes kendisine özellikle neyi değerli bulduğunu sorup, böylece kendisi için önemli ve değerli olan şeyi kaybettiğinde ne olacağı konusunda bir fikir edinebilir: O zaman ayağının altından toprak kayıp gidecek midir, yoksa gitmeyecek midir? Hayat anlamını yitiricek midir, yoksa yitirmeyecek midir? O zaman eğer kişi artık kendini özgüvenli veya (benliğine içkin) değerli hissetmezse, eğer yaşam ve çalışmak önemini yitirirse, bu durumda kişi sahip olma yönelimine göre hayatını belirler: Güzel bir tatile, itaatkar çocuklara, sıcak bir ilişkiye, esaslı fikirlere, iddialı savlara ve benzeri şeylere sahip omak.
Sahip olma yönelimindeki kişi her zaman kendi ayaklarından ziyade koltuk değneklerini kullanır.
Olmaya yönelim her zaman kişinin yaşam amacının kendi ruhsal güçlerini geliştirmeye yönelik olması anlamına gelir.
Mesleki faaliyette, iş düzeninde, siyasi ve toplumsal öz-farkındalıkta kişi, kendi sosyo-ekonomik yaşam tarzının yol gösterici değerlerini öyle bir değiştirmelidir ki, sevme, akıl yürütme ve üretim faaliyetleri dediğimiz ruhsal güçlerini sahiden kullanıp deneyimleyerek geliştirebilsin.
İnsanın tam anlamıyla insanlaşmasının sahip olma merkezli yönelimden faaliyet merkezli yönelime; bencillilk ve egoizmden dayanışma ve fedakarlığa geçişi gerektirdiği sonucuna varacağız.
Bu normların özü olan, açgözlülük, yanılsamalar ve nefretten kurtulup sevgi ve şefkat beslemek en kamil varoluşa ulaşmak için gerekli koşullardır.
Comments